Tarihçe
Kıbrıs, Akdeniz’de yer alan, kendi içerisinde daha küçük parçalara bölünmüş olan küçük bir adadır. Başkenti Lefkoşa, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra Avrupa’nın tek bölümüş başkentidir. Bu bölünmüşlüğün arasında ise kendisini barış inşasına adamış, toplumlararası bir merkez, Dayanışma Evi, yer alır. Dayanışma Evi binası, on yıllardır süren bölünmüşlüğe tanık olmuş ve şimdilerde köprüler oluşturan bir bina olarak, kendine özel bir hikayeye sahiptir.
Bu çığır açan insiyatifin arkasındaki güç ise Kıbrıs temelli bir sivil toplum örgütü olan, Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’dir (AHDR).
Bir Evin geçmişi, bugünü ve geleceği...
1950’lerin başları
1950’li yılların başlarında, bina, Mangoian ailesi tarafından bir hane ve içerisinde kuaför, araba kiralama ve fotoğraf stüdyosunun da olduğu bazı işletmelere ev sahipliği yapma amacıyla inşa edildi.
1963-1964
Toplumlarası çatışmalar caddede, bölge sakinlerinin hayatlarında ve binanın kendisinde travmatik izler bıraktı. Bölünmüşlüğü simgeleyen barikatların binanın her iki yanına yerleştirilmesiyle, bina 1964 yılında gerçek anlamda arada sıkışmıştı. Barikatlarla birlikte, bölgenin yeni bir sakini de oldu: BM Barış Gücü Kuvvetleri. Cadde üzerinde kuzeye ya da güneye geçmek sınırlandırıldı.
1974
1974’te Türkiye’nin askeri müdahalesinden sonra bölünmüşlük ve bunu belirleyen çizgi bugünkü halini aldı. O yaz, iki ateş arasında kalan binada dramatik izler oluştu. Ev sahibi ve kiracıları binayı boşaltmak zorunda bırakıldı ve bina, hiç kimseye ait olmayan bu toprak parçasında, ihtilaf ve travmanın hikayesini anlatmaya terk edildi.
1974 sonrası
- 1975 yılında, Nüfus Değişim Anlaşması sonrasında Kıbrıslı Türkler kuzeye, Kıbrıslı Rumlar ise güneye yerleşti. Ardından, hiç kimseye ait olmayan bu toprak parçasına farklı isimler verildi: Yeşil Hat, ölü bölge, tampon bölge, ara bölge. Birden, bu alan bölge ihtilafının sembolü haline geldi.
- Ledra Palace geçiş noktası, adanın bir yanından diğerine geçebilen az sayıdaki insanın kullandığı yoldu. Siyasilerin “Kıbrıs Sorunu”nu tartıştıkları yer, Ledra Palace Oteli’ydi.
Burası aynı zamanda, ara bölgenin her iki yanından sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar için bir araya gelerek, ortak projeler gerçekleştirebilecekleri ve farklı toplumlardan insanlarla kaynaşabilecekleri en uygun yerlerden biriydi. - Bu askerden arındırılmış kara parçası hala daha, adanın doğusundan batısına 180 km boyunca uzanarak, adayı kuzey ve güney olarak ikiye bölüyor. Bazı noktalarda, kilometrelerce genişliğe ulaşan bu alan, bazı noktalarda yalnızca bir kaç adımdır.
Nisan 2003
Nisan 2003, ara bölgenin 30 yılda ilk kez geçilebilir hale geldiği zamandır. Açılacak olan az sayıdaki geçiş noktalarının ilki Ledra Palace geçiş noktası oldu. Geçişlerin açıldığı ilk gün yüzlerce insan, ilk kez geçebilmek için büyük bir beklentiyle kuyrukta bekledi. Böylece, caddeye ve toplumların hayatına yeni bir dinamizm eklendi. Bu dönemde Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’nde, bölünmüşlüğün her iki yanından bir grup eğitimci, akademisyen ve araştırmacı hali hazırda Kıbrıs’ta tarih anlayışı ve araştırma metodları üzerine birlikte açık bir diyalog oluşturmaktaydı.
2005
2005 yılında AHDR, on yıllardır terkedilmiş halde bulunan binayı, bir ortak eğitim merkezine dönüştürmeye karar vererek, ona “Dayanışma Evi” ismini verdi. Bu, o dönemde bölünmüşlüğün iki yanında dayanışmayı savunanların bile imkansız olarak gördüğü bir fikirdi.
2007
Ne var ki, 2007 yılında, Birleşmiş Milletler Barış Gücü, ara bölgeyi dönüştürecek olan ve daha önce eşine rastlanmamış bu sivil toplum çabasına destek verdi.
2009
2009 yılında AHDR’nin, Avrupa Ekonomik Bölgesi ve Norveç Hibeleri’nden (ana destekçiler Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn) aldığı finansal destek, “Dayanışma Evi” projesinin ilerlemesini sağladı.
Şuıbat 2010
Binanın toplumlararası bir araştırma ve eğitim merkezi haline dönüşmesi zarar görmüş duvarların tamirinin çok ötesine geçti. Ara bölgede, iki toplumun arasında bulunan bir bina olarak, bu yapının dönüşümü derin anlamlar taşıyordu. Bu dönüşüm, insanların onlarca yıl ayrı bırakılsalar bile biraraya gelerek birbirlerini anlayabileceğini, öğrenebileceğini ve yeniden yaratabileceğini gösterdi. Binanın dönüşümü bunun olması için tam da gerekli olan alanı yarattı. Tabii ki yenileme çalışmalarının, Kıbrıs usulü bir barbekü partisiyle başlaması kaçınılmazdı.
Mayıs 2011
Dayanışma Evi, Kıbrıslı Türk ve ve Rum toplum liderleri, sivil toplum temsilcileri, aralarında Avrupa Konseyi, Norveç, İsveç, İsviçre ve Hollanda’dan gelen temsilcilerin de olduğu Avrupa’nın ileri gelenlerinin katılımıyla gerçekleştirilen bir törenle 6 Mayıs 2011’de kapılarını dünyaya açtı. 4 gün süren açılış kutlamaları, Kıbrıs’taki sivil toplum örgütlerinin kollektif çabası, müzik performansları, spor aktivileri, sanatsal gösteriler, sempozyum ve film gösterimleriyle ön plana çıkarıldı.
Bugün
Günümüzde Dayanışma Evi, Kıbrıs’taki tüm toplumların kimlikleri, enerjileri ve fikirleriyle, doğal bir şekilde, bir eğitim ve araştırma merkezinden, eşsiz bir toplumsal merkeze dönüşmüştür. Şimdi, bu bina, bir çok anlatının bir arada varlığını sürdürdüğü ortak bir alan haline gelmiş, iyileşme ve umudun hikayelerini anlatmaktadır.